four

350 43 36
                                    

PERCY

"Bu bir tuzak, ona güvenemeyiz." dedi Annabeth bininci defa bana bakarak. Hangisi daha çok acıtıyordu bilmiyorum bana güvenmiyor oluşu mu yoksa aramızda en fazla on santim varken ben yokmuşum gibi konuşuyor olması mı? 

Luke iç çekti. "Annabeth, Percy o değil. Geldiği yerde kahraman olduğunu söyledi neden bir tuzak olsun ki?"

"Artık susar mısınız? Yakalanacağız." Lee'nin sesini kulağımın dibinde duyunca irkilip gözlerimi kırpıştırdım ve elimi kulağımdaki kulaklığa götürdüm. Bizim dünyamızda teknolojiyi kullanmak tehlikeli olduğu halde burada rahatça kullanabiliyorlardı. Aslında mantıklıydı. Kronos kazandığı için canavarlar istedikleri gibi isyankar melezleri yiyebiliyordu, bizi kovalamalarına gerek kalmamıştı. 

Annabeth hala varlığımdan mutlu görünmüyordu ama en azından Lee'den sonra söylenmeyi kesti. Luke etrafa göz attı. "Seninkileri görebiliyor musun?"

"Hayır, burası epey değişmiş." diye mırıldandım. Annabeth huysuzca kıpırdandı ama bu sefer bir şey demedi. Biraz daha içerilere girmek istiyordum ama birileri beni tanır diye risk alamıyordum. Ancak böyle de iş olacak gibi değildi. Lotus Oteli tamamen değişmişti. Evet, hale bir eğlence yeri gibiydi ama içerisi canavarlar ve Kronos'a sadık olduğunu düşündüğüm insanlarla doluydu. 

Başımı iki yana salladım. "Luke onları buradan bulmam imkansız."

"Tabii, içeri girip bizi yakalatmak varken niye burada dikilelim."

"Annabeth!" diyerek Luke koluna vurdu. "Yeter, bu şekilde homurdanacaksan niye geldin ki?"

"Çünkü sen kendini öldürteceksin. Yine güvenmemen gerekenlere güveniyorsun. Geçen sefer..." 

Luke onu duymazdan gelip bana döndü. "Pislik gibi davranabilir misin?"

"Ha?"

Luke kafamdaki kapüşonu indirip hırkayı üzerimden yolarcasına aldı. Gözümdeki gözlüğü de çıkarıp Annabeth'in eline tutuşturdu ve üzerimdeki gömleğin birkaç düğmesini açtı. "İçeri gidip onun gibi davran ve Di Angelo kardeşleri bul. Biz burada bekleriz."

"Ben... Yapabilir miyim emin değilim. Sen de gelemez misin?"

 Luke başını iki yana salladı. "Bu gün günlerden... Hayır gelemem. O burada olacak... Bu gün olmaz."

Luke'un ne dediğini anlamasam da başımı sallayıp kalabalığın içine girdim. Her biri beni görüp selam verdiğinde-genelde yere eğiliyorlardı neden? yani mantığı ne?- ya da birinin beni tanıdığını fark ettiğimde ne yapacağımı şaşırıyordum. Luke pislik gibi davran demişti. İyi de bu dünyada hangi türden pisliktim ki ben? İlgi manyağı olan mı yoksa insanları küçümseyen mi? Kronos ile beraber insanları köleleştirdiğine göre küçümseyen olduğunu düşündüm ve karşılık vermemeye özen gösterdim. 

Etrafı üç kez dolaştıktan sonra Luke'un yanına geri döndüm. "Bir şey bulamadım. Soru: Sizin Percy ilgi manyağı mıydı yoksa insanları küçümseye-"

"O adi şerefsizin tekiydi." diye homurdandı Annabeth.

Luke nefesini dışarı verdi. "Pekala, tamam giyin. Sevmediğim B planını yapacağız." 

"B planımız mı var?"

Annabeth ilk defa nazik bir tonla konuşarak Luke'un kolunu tuttu. "Athena aşkına hayır. Luke yakalanırsan..."

"Bana bir şey olmaz. Sen çatıdan Lee'yi bul arabayı hazırlayın." 

Annabeth durumdan hoşnut değil gibiydi ama yine de Luke'u ikiletmeden gitti. O sırada ben de kapüşonumu ve gözlüğümü takmıştım. Luke kolumdan çekiştirip fark ettirmeden beni koridorlardan birine soktu. Burayı nasıl bu kadar iyi bildiğini bilmiyordum ama kısa sürede kendimizi ufak bir odada bilgisayar başında bulduk. Luke kapıyı arkamızdan kapatıp elini kilidin üzeride tuttu ve bir klik sesi duyuldu. Ardından Luke kapüşonunu indirdi ve gözlüğü kafasına takıp bilgisayarda bir yerlere girmeye başladı. 

dark world | percy jacksonWhere stories live. Discover now