eleven

223 29 18
                                    

Thalia odaya girdiğinde Luke başını kaldırıp yüzüne tekrar o aptal gülümsemeyi koydu. "Sonunda dönmüşsün!"

Thalia yüzünü buruşturdu. Bir ay önce onu tutma kararı vermesi hakkında artık tereddütleri vardı ve Luke'un durumu da buna hiç yardımcı olmuyordu. Son zamanlarda durumu iyice kötüleşmeye başlamıştı. 

Luke hevesle oturdu. "Bir şeyler yapmak ister misin Thals?"

Thalia Luke'un bitkin yüzüne bakıp yüzünü buruşturdu. "Luke yine mi yemek yemedin."

Luke gözlerini kırpıştırdı. "Ben... Yemek..." Başını iki yana salladı. "Tek önemli sen olduğun sürece diğer şeylerin önemi yok."

Thalia bıkkınlıkla önceki günden kalan pizza paketini Luke'a uzattı. Luke pizzayı yerken yatağın ayakucuna oturup yere baktı. Luke'u ilk kontrol etmeye başladığında bunlar gibi sonuçları olacağını niye görememişti? İlk seferinde sürekli kendine Luke'un iyileşmesi için yaptığını söylüyordu ama gerçeği içten içe biliyordu. Bu Luke hoşuna gidiyordu. Diğer insanları düşünmeyen, geçmişi kurcalayıp durmayan, Thalia'yı yargılamayan; sadece seven Luke. Öyleyse Thalia neden şimdi mutlu değildi?

Başını çevirip tekrar pizza yiyen Luke'a baktı. "Luke bizin ne zaman tanıştığımızı hatırlıyor musun?"

Luke pizza yemeyi kesip kaşlarını çatarak ona baktı. "Ben... Ben bilm... Geçmişin önemli olmadığını söylememiş miydin? Benim için senin dışında hiçbir şey önemli değil." diyerek Thalia'yı öpmeye yeltenmişti ki Thalia durdurdu. "Luke anneni hatırlıyor musun?"

"Ben..."

"Bana evet ya da hayır de."

"Hayır."

Thalia elini saçlarının arasından gezdirdi. "Buna artık devam edemem."

Luke pizza kutusunu kenara bıraktı. "Yanlış bir şey mi yaptım? Ama ben sen ne istersen onu yapıyordum."

Thalia'nın gözünden bir yaş aktı. "Sorun da bu zaten Luke." Gözünden akan yaşı silip Luke'un yanına oturdu ve onu son defa öptü. "Seni özür bırakmam gerekiyor."

"Ben... Ben bunu istemiyorum."

"Özür dilerim, Luke. Her şey için." Thalia elini Luke'un yüzünde son defa gezdirdi, ardından gözlerine odaklandı. "Tamamen özgür olmanı istiyorum, eski Luke olmanı istiyorum. Bundan sonra benim emirlerimi dinlememeni istiyorum."

Başta bir şey olmamış gibiydi ancak ardından Luke gözlerini kırpıştırdı. "Sen... Biz... Sen... SEN ZİHNİMİ KONTROL ETTİN!"

-

Iapetus geldiğinde Percy zorlukla başını kaldırdı. Normalde bir iki hafta öncesinde olsa gülüp onunla alay ederdi ancak son iki haftadır bırakın alay etmeyi, dayanacak gücü kalmamıştı. 

Iapetus'un yanındaki adamı fark ettiğinde Percy içinden küfretti. Adamı daha önce görmemişti ancak tanıdık bir şeyler vardı. Adam doğruca tek kelime etmeden hücrenin önüne gelip kapısını açtı ve Percy'nin boğazından tutup başını havaya kaldırdı. 

Teni Percy'e dokunduğu anda Percy'nin ciğerlerindeki hava çekilmeye başladı ve tüm bedeni adeta yanmaya başladı. Percy o eli çekmek için kollarını ileri atmaya çalıştı ancak kablolarla bağlı olduğunu için tüm bedeni acıyla kasılmak dışında hiçbir şey yapamadı.      

Iapetus adama dönüp konuştu. "Ne düşünüyorsunuz Lordum?"

"Onu öz işlemi için hazırlayın. Artık Poseidon'u bulmak istiyorum."

Percy'nin boğazından hayır dercesine bir inilti çıktığını anımsadı ancak Iapetus'un sesi de olabilirdi. "Ama Lord Kronos, onu hala konuşturabilirim!"

Sonunda adam Percy'nin başını bırakıp hücreyi kapattı ve öfkeyle Iapetus'a döndü. "Son bir aydır yaptığın gibi mi?"

"Ama-"

"Hemen şu işi bitir, Iapetus. Eğer işlemden sonra hala hayatta kalırsa onunla istediğin karar oynayabilirsin. İster büyücüye verip beynini sildirirsin ister günlerce işkence edersin, umurumda değil. Ama artık o korkak oğlumu bulmak istiyorum. Beni anladın mı?"

"E-Evet, efendim."

-

Banyodan su sesi kesildiğinde Thalia başını kaldırıp kapıda beliren Luke'a baktı. Islak saçları alnına dökülüyordu ve üzerindeki üniformaya Thalia'ya baktığından daha tiksintiyle bakıyordu. "Bana daha iyi bir kıyafet bulamaz mıydın?"

Thalia  oturduğu yatakta bağdaş kurdu. "Eğer buradan sağ çıkmak istiyorsan bunları giymen gerek."

"En azından artık bir şeyler giyinmeme izin veriyorsun." diyerek Luke homurdanarak kalan son pizza dilimini aldı. 

"Luke ben..." Thalia ona kendine geldiğinden beri söylediği kelimeleri bininci defa tekrar söylemeyi düşündü ama zaten hiç dinlemiyordu ki neden boşuna uğraşsın?

"Tıraş olmuşsun ama saçlarını kesmemişsin, istersen ben yardımcı olabilirim."

"İstemez. Kampa dönünce Silena keser." Başını kaldırıp Thalia'ya baktı. "Artık gidelim mi?"

"Biliyorsun seni direk seni kampa ışınlayabilirim."

"Hayır, seni oraya asla götürmem." 

Luke kaskı başına geçirip yüzünü kapattı. "Hadi gidelim. Unutma beni tek Empire State binasından çıkartman yeterli."

Thalia ayağa kalkıp olduğu yerde durdu. "Luke sana söylemem gereken bir şey daha var."

Luke kaskı çıkartıp bitkinlikle baktı. "Ne?"

"Percy burada."

"O şerefsizi ne kadar öldürmek istesem de sırası değil, Thalia." 

 "Hayır, Luke." Thalia alt dudağını ısırdı. "Diğer Percy burada. Iapetus ona işkence ediyor."

"Nasıl?"

Thalia başını önüne eğdi. "Buradan hiç ayrılamadı."

"NE?"

"Luke ben-"

"Beni ona götür, Thalia."

"Yapamam."

Luke öne atılıp Thalia'nın kollarını tuttu. "Beynimi yıkayıp bir ay boyunca beni buraya hapsettin, Lanet Olası! Bunu bana borçlusun. Beni hemen Percy'e götür."

-

Percy'nin tutulduğu odaya geldiklerinde Thalia kapıyı arkalarından kilitlerken Luke Percy'nin hücresine yaklaştı. Percy'nin başı öne düşmüş tüm bedeni acıyla kasılıp duruyordu. Luke'un gözü yandaki ekrana kaydığında gözleri büyüdü. Öz çıkarma işleminin tamamlanmasına yarım kutu kalmıştı. "Hayır."

"Thals, öz çıkarım işlemini nasıl durdururum." Thalia kapıya bakmaktan vazgeçip makinelerle ilgilenirken Luke elini ağzına kapadı. Thals mı demişti o?

"Dinle, o kelime ağzımdan kaçtı. Yani, büyük ihtimalle beynimi yıkadığın zamanlardan..."

"Luke o hala yaşıyor- Bekle, ne?"

"Nasıl? Beşinci kutudaydı." Luke Percy'e yaklaşıp baygın yüzüne baktı. Elini uzatıp nabzına baktı. Çok zayıf olsa da kalbi hala atıyordu. Başını çevirip Thalia'ya baktı. "Doktora ihtiyacı var."

"Sizi kampa götürebilirim."

"Hayır."

Thalia yere Percy'nin yanına çömelip elini alnına koydu. Percy'nin gözleri bir anlığına açılıp geri kapandı. "Özür dilerim."

"Ne? Thalia ne için-" Thalia diğer eliyle Luke'un kolunu yakaladı ve ani bir ışık patlaması oldu.

Luke gözlerini açtığında gördüklerine inanamadı. Ayağa kalkıp güneş ışığında parlayan kulübelere ve gezen melezlere baktı. Onların geldiklerini fark edenler de en az onlar kadar şaşkın gözüküyordu. 

"Anlamıyorum." Thalia ayağa kalktı. "Melez Kampı'nda olmamız gerekiyordu. Percy'nin zihninden tam da orasını-"

"Melez Kampı'ndayız, Thalia." Luke önce yerde yatan Percy'e sonra Thalia'ya baktı. "Ama onun  Melez Kampı'ndayız."

dark world | percy jacksonWhere stories live. Discover now