fourteen

154 15 38
                                    

Kampta belirdiklerinde birden koridordaki herkes durup onlara döndü. Üzerlerinde ne silah varsa birden onlara doğrulttular. Percy başını yana eğip Thalia'ya baktı. "Seni anlıyorum da ben ne yaptım ya?"

"Sessiz ol, Percy." diyerek Luke öne çıktı. Beckendorf'un ona doğrulttuğu kılıcı tuttu. "Charlie benim."

"Yalan! Silena öldüğünü söyledi."

Luke arkasındaki Thalia'ya bakıp yavaşça kılıcı indirdi. "Ölmedim. Bir süredir... Yaralıydım. Ama geri döndüm. Bu da bizim Percy. Yani bizim derken..."

"Öbür dünyadan gelen şeker olan!" diyerek Percy elini salladı. 

Koridorun köşesinden tanıdık bir ses duyuldu. "Doğru söylüyor." diyerek Bianca yavaşça ortaya çıktı. Percy'nin son görümünden beri çok değişmişti. Bakışları daha kendinden emin ve cesurcaydı. Percy gülümsemeden duramadı, öyle Nico'yu andırıyordu ki...

Bianca ona yaklaşıp inceledi. "İyi misin?"

"Sanırım diğer benle tanıştınız." diyerek Percy yüzünü buruşturdu. Konuyu değiştirmeye çalışarak asıl sorudan kaçmayı ummuştu.

İşe de yaradı, Bianca başını salladı. Yavaşça Luke'a baktı. "Ne yazık ki ilk tanışan Silena oldu."

Luke'un ifadesi aniden değişti, mavi gözleri panikle açıldı. "O iyi mi?!"

"Lee tedavi etmeye çalıştı ancak neredeyse tüm bedeni yandı." Luke hızla revire koşarken Thalia bir şey söyleyecek gibi oldu ancak durdu. 

Percy sanki orada olduğunu yeni fark etmişçesine ona döndü. Şimdi koridorda herkes silahlarını indirmiş ona bakıyordu. Sanki tek sözüyle Thalia'ya sadıracaklarmış gibiydi. Percy boğazını temizleyip konuştu. "Diğer Percy yerime geçtiğinde ve Bo-Iapetus bana işkence ederken Thalia beni kurtardı. O... Değişmek istediğini söylüyor. O olmasaydı Luke ve ben burada olamazdık."

"Ne yapalım yani öylece af mı edelim?"

Thalia çekingence sordu, Percy daha önce onu hiç böyle görmemişti. "Jason nerede?"

Herkes birbirine bakmaya başladığında Bianca alt dudağını ısırdı ancak o konuşmadan başkası konuştu. "Sen, diğer sen kaçırdın."

Percy, Annabeth'i görünce kaşlarını kaldırdı. Onu son bıraktığından kötü görünüyordu. Saçları dağınık bir şekilde yanda örülmüş, üzerine rastgele kamp kıyafetleri geçirilmiş gibiydi. Yüzü uykulu ve yorgun gibiydi. "İyi misin?"

Annabeth ondan bakışlarını kaçırdı. Percy gözlerini kısıp onu süzdü. Bir anlığına onun yanına gidip sorunun ne olduğunu sormak istedi ancak Thalia'yı da orada bırakmak istemiyordu, herkesin ondan nefret ettiğini biliyordu. 

Bir el yavaşça koluna dokundu. Percy düşüncelerinden sıyrılıp Thalia'ya baktı. Thalia sanki zihnini okumuş gibi başıyla Annabeth'i işaret etti. "Git."

Percy itiraz etmedi. Adımlarını hızlandırıp Annabeth'in peşinden koştu. Üst kata çıkan tünellerin başında onu yakaladı. "Bir sorun mu var?"

"Hayır," diyerek Annabeth kapıyı açarken Percy kolundan tuttu. "Annabeth, konuş benimle."

Annabeth kolunu kurtarıp dışarı çıktı. Percy de iç çekip peşinden gitti. "Neden benden kaçıyorsun?" Percy duraksadı. "O... Sana zarar mı verdi?"

Annabeth başını iki yana salladı. "Onu sen sanmıştım."

Percy sessiz kaldı. Eğer konuşursa Annabeth'i yine kaçırmaktan korkuyordu. Kız bir süre öylece dikildikten sonra hıçkırdı. Percy belki de konuşmanın zamanı gelmiştir diyerek ona doğru elini uzatıyordu ki kız birden ona sıkıca sarılıp ağlamaya başladı. Percy'nin kolları birkaç saniye havada kaldıktan sonra ona doladı. "Geçti, geçti, her şey yolunda."

dark world | percy jacksonWhere stories live. Discover now