eight | tbm spoiler

306 39 40
                                    

(THE BURNING MAZE SPOISI İÇEREBİLİR. KİMİN ÖLDÜĞÜNÜ BİLMİYORSANIZ OKUMAYIN!)

PERCY

Kampa girişimizin zor olacağını düşünüyordum ancak yolda kimse bizi durdurmadı. Tünel boyunca bunun sebebini düşündüm ama hiçbiri mantıklı bir sonuca ulaşmıyordu. Yanımdaki Lee gergince okunu yaya germişti, Luke ise belli etmese bile eli sürekli belindeki kılıcın kabzasına gidip geliyordu. Ben ise...Dalgakıran cebimde hiç bu kadar ağırlaşmamıştı, bir terslik vardı bunu hissedebiliyordum. 

Tünel sona erdiğinde bu ürpertinin sebebini anladım. Yerdeki toprak hala ıslaktı, yerlerde bir savaş olmuşçasına ölü bedenler ve silahlar vardı. Luke ve Lee 'bize destek olacak insanlar bunlar mıydı' dercesine bana baktı. Bu sorunun cevabını vermekten aşırı korkuyordum. O kadar insan... Öylece ölemezdi değil mi? Üstelik onlar Romalıydı, her daim savaşa hazırlardı; onları ne öldürmüş olabilirdi ki?

Birden çifte yemişçesine geriye doğru savruldum. Yere düşer düşmez boğazımda imparatorluk altınından yapılma bir kılıç belirdi. Başımı dikkatlice kaldırıp kılıcın sahibine baktım. "Jason?"

"Kapa çeneni!" Jason kılıcı daha da bastırdı. Yutkunup Luke ve Lee'ye baktım. Bana doğru koşuyorlardı ancak Jason elini ileriye doğru tutup tam önlerine bir yıldırım düşürdü. "Bir adım daha atarsanız kafasını koparırım!"

"Luke dur, ben hallederim." diye bağırdım zorla. Jason kılıcı daha da bastırınca boğazım kanamaya başladı. "Hayır, hiçbir şey halletmeyeceksin. Onlara gitmelerini söyleyeceksin yoksa onlar da seninle ölür."

Jason'a ne olduğunu bilmiyordum ancak titreyen kılıçtan pek iyi bir durumda olmadığını anlayabiliyordum. "Jason dinle beni,"

"Adımı nereden... Neden? Neden seni dinleyeyim?" Jason hızla hem bana hem de Luke ve Lee'ye bakmak için sürekli başını çeviriyordu. Dikkati aşırı dağınıktı, bir anlığına kılıcı çekmeye çalışsam mı diye düşündüm ama yıllar önce aklıma Luke'un aynı hatayı yapıp Othrys Dağı'ndan düştüğü geldi ve vazgeçtim. Kafamı yerinde seviyordum.

"Jason o sandığın kişi değil!" diyerek Luke dikkatli bir adım attı. "Percy başka bir dünyadan geldi, sandığın kişi değil."

Jason bir Luke'a bir de bana baktı. "İki gün önce neredeydin?"

"Melez Kampındaydım, gücümü Luke ve başka bir melezi kullanmak için kullandığım için baygındım."

Jason doğruyu söylediğimden emin olmak için bir süre bana baktıktan sonra kılıcı boğazımdan çekti ve yere oturdu. Zorla ayağa kalkıp elimi boğazıma götürürken Jason'a baktım. Kıyafetleri toz içindeydi, pantolonu çamurla kaplıydı ve sanki ıslanıp kurumuş gibi kırış kırıştı. "Ona çok benziyorsun." diye mırıldandı.

"Görünüş olarak belki ama ben o değilim. O..."

"Tam bir canavar." diyerek Jason lafımı tamamladı. Elindeki kılıcı para formuna dönüştürüp cebine attı ve etrafına baktı. "Bunları o yaptı."

Yanına çömelip elimi dizine koymak istedim ama dokunur dokunmaz Jason inleyip bacağını çekti. "Yaralı mısın?"

Jason hala bana tedirgin bir şekilde bakıyordu ancak Lee yanına çömelip pantolonunu sıvayınca karşı çıkmadı. Bacakları sanki kaynar suya girmiş gibi yanmıştı, o acıyla nasıl bu kadar süre boyunca ayakta durabildiğini anlamadım. Lee yanıkları görünce önce ilerdeki Tiber Nehrine sonra bana baktı.

İç çekip elimi nehre doğru uzatıp suyu Jason'a doğru yönlendirdim. Önce Jason korkup kaçmaya çalıştı ancak Luke omzundan tutup sonun olmadığını söyleyene kadar suyun bacaklarını iyileştirmesini sağladım.

dark world | percy jacksonWhere stories live. Discover now