ten | happy b-day percy

290 41 37
                                    

Öncelikle bu bölümü Percy'nin doğum gününde yayınladığım için lütfen beni affedin. Lütfen bölümü okuduktan sonra beni öldürmeyin. Okuduğunuz için teşekkürler :))

Bianca gözlerini kapatıp gözlerinin önüne Nico'nun görüntüsünü getirmeye çalıştı. İki yıldır Percy yüzünden güçlerini kullanamamıştı ve şimdi damarlarında akan kanı hissedebiliyordu. Onu kullanmak için kardeşini görmekten daha iyi bir yol olabilir miydi? Ancak olmuyordu; her seferde kendisini boş yere yoruyor, gözünün önüne gelen sadece korkunç anılar oluyordu.

Odanın kapısı açıldığında oturduğu yerden kalkıp gelen kişiye baktı. Bu sefer gelen sarışın çocuk değildi. "Lee nerede? İlaçlarımı hep o getirirdi."

Gelen sarışın kız alt dudağını ısırdı. "Lee bir göreve gitti, ben Annabeth."

Bianca Annabeth'in getirdiği ilacı alırken mırıldandı. "Sanırım benim kim olduğumu herkes biliyor. İşe yaramaz deli melez."

Annabeth arkasından kapıyı kapatıp Bianca'nın yatağına oturdu. "Bianca kimse senin deli olduğunu..." Bianca gözlerini devirdi. "Dediklerini duyabiliyorum Annabeth. Ne zaman bu odadan su almaya ya da tuvalete çıksam fısıldaşıyorlar. 'Biz bu deliyi kurtarmak için mi onca riske girdik?', 'Bizi bu mu kurtaracak.' Deli olduğumu düşünüyorlar."

"Bence... Bana kalırsa deli değilsin Bianca. Sadece çok şey yaşadın ve-" Dışarıdan gelen gürültülerle Annabeth ayağa kalktı. "Gelmiş olmalılar."

"Kim?"

"Luke, Percy ve Lee. Kampa yeni bir melez getirmeye gitmişlerdi."

Bianca yerinden kalktı. Percy'e teşekkür etmek istiyordu. Percy'i ilk görüşte korkmuş olabilirdi ancak onu iyileştirdiğinde, iyileştirirken gözündeki şefkati görmüştü. Onun iyi biri olduğunu anlamıştı, uyanana kadar üç gün boyunca beklemişti ancak Percy o uyurken tekrar göreve gitmişti.

Bianca Annabeth'in peşinden odadan çıktığında herkes yeraltı kampının tek girişi olan boş holde toplanmıştı. Bianca iyileştikten sonra kamp lideri Luke ona kampı gezdirmişti; kampın eskiden yukarıda olduğunu ancak Kronos'un saldırılarından sonra yeraltına inmek zorunda olduklarını anlatmıştı. Bianca tüm zaman boyunca tek kelime etmediği halde Luke ona kibar ve anlayışlı davranmıştı. Bianca onu gelen grupta göremeyince duraksadı. Tam birisine soracaktı ki holün diğer köşesinde Silena'nın çığlığını duydu. Silena ağlarken Percy onu omuzlarından destekleyerek boş bir sandalyeye oturdu. Bianca onun çok üzgün olduğunu söylediğini duyduğunda boğazına bir yumru oturdu. Luke ölmüş müydü?

Bianca duyduğu haberin yıkıcılığıyla birkaç adım gerileyip odasına geri dönecekti ki Percy ile göz göze geldi. Percy'nin yüzünü birden tanıdık bir ifade kapladı. Bianca o ifadeyi gayet iyi biliyordu. Percy ne zaman kötü bir gün geçirse yüzünde aynı ifadeyle ona işkence ederdi.

Bianca adımlarını hızlandırıp geri odasına dönüp kapıyı sertçe kapatıp yatağına oturdu. Hayır, olamazdı. Bianca Percy'i daha önce görmüştü, bu farklı biriydi. Onu kendi hayatını riske atıp iyileştiren biriydi, o canavara uzaktan yakından benzemiyordu. Belki yüzü benziyordu ancak...

Kapının açılmasıyla Bianca ayağa kalktı. Percy kapıyı arkasından kapatıp Bianca'yı inceledi. "Nasılsın Bianca?"

"Sen Percy değilsin." Bianca sesinin olabildiğince güçlü çıkmasına özen gösterdi. Ondan daha fazla korkamazdı, buna artık son vermesi gerekiyordu.

Percy sırıtarak başını öne eğdi. "Teknik olarak Percy Jackson'ım. Ama hayır, o yumuşak aptal değilim."

"Burada her ne arıyorsan... Buraya gelmen hataydı."

Percy sesli olarak gülmeye başladı. "Ne yapacaksın? Onlara bu Percy sahtekar mı diyeceksin? Seni dinleyeceklerini mi sanıyorsun?" Percy sertçe Bianca'nın kolunu tuttu. "Sana inanacaklarını mı sanıyorsun? Onlara üç tane tanrı getiren kişinin bir casus olduğuna inanacaklarını mı düşünüyorsun? Hem de sırf bir deli dedi diye? Hadi git söyle, neler olacak görelim."

Bianca sertçe kolunu kurtarıp yatağına oturdu. "Percy'e ne yaptın? O... Yaşıyor mu?"

Percy gülümsedi. "İnan bana yaşıyor ve eminim ki uzun bir süre daha yaşamaya devam edecek."

-

Percy gözlerini açtığında kendini bir hücrede bağlı olarak buldu. Kollarını refleks olarak kurtarmaya çalışsa da işe yaramadı.

"Bunca yıldır ilgimi çeken ne biliyor musun? Neden siz insanlar kurtulamayacağızı bildiğiniz halde çabalamaya devam edersiniz?"

Percy başını kaldırdığında onu gördü. "Bob?"

"Iapetus."

Percy doğrulmaya başladı. "Sen bu dünyadaki Bob musun?"

Titan tiksinircesine yüzünü buruşturdu. "Senin dünyanda o aptal ismi mi kullanıyorum?"

Percy kaşlarını çattı. "O ismi ben vermiştim!"

"Belli."

"Peki," Percy başını kaldırıp bağlı olduğu hücreye baktı. Kollarından ve bacaklarından bağlı olarak hücrenin dört köşesine çapraz olarak asılmıştı. Boynunda tasmaya benzer bir boyunluk vardı ve birkaç kablo ensesine saplanmıştı. "Tam olarak neredeyim ben?"

"Hapishane, Kronos'un öz çıkarma merkezi, işkence odası, beyin yıkama odası..." Iapetus omuz silkti. "İstediğini diyebilirsin. Senin için hepsi olacak."

Percy tekrar bileklerini kurtarmaya çalıştı. "Neyden bahsediyorsun sen?"

"Öncelikle seni sorgulayacağım, sonra Poseidon'u bulmak için özünü çıkartacağız ve eğer hayatta kalırsan Kronos seninle biraz oynamak istiyor. Şu sıralar yeni bir melez ordusu projesi var da."

"Bob bunu yapmak zorunda değilsin. Senin kötü biri olmadığını biliyor-" Percy'nin lafı tüm bedenini saran elektrik akımıyla yarım kaldı.

"Sana bana o aptal isimle seslenmemeni söylemiştim."

Percy başını öne eğip birkaç dakika soluklandı. "Benden... Beni ne için sorgulayacaksın?"

Iapetus hücrenin kapısını açıp Percy'nin saçlarından tutarak başını kaldırdı. "Kronos bu dünyaya nasıl geldiğini bilmek istiyor. Eğer bize büyüyü söylersen..." Iapetus başını yana eğip sesini inceltti. "Dinle, eğer büyüyü söylersen sana bir iyilik yapabilirim. Kronos'a işlem sırasında öldüğünü söyler ve gitmene izin veririm. Bunu işkenceyle yapmak zorunda değiliz."

"Kaçmak mı? Gerçekten siz tüm dünyamı ele geçirirken kaçacağımı mı sandın?" Percy zorla güldü. "Biliyor musun, benim dünyamda Bob daha zekiydi."

Iapetus hücrenin kenarındaki kolu indirince bir elektrik akımı daha Percy'i vurdu. "O zaman bunu zor yoldan yapacağız. Sonucunda seni lime lime etmem gerekse de o büyüyü alacağım."

"Elinden geleni ardına koyma, Bob." 

dark world | percy jacksonWhere stories live. Discover now