twelve

234 35 20
                                    

Lee tanrılara baktıktan sonra dinlenmek için odasına gidiyordu ki Bianca'nın kapısının önünde durdu. Kendi odasına gitmekten vazgeçerek Bianca'nın odasının kapısını tıklatıp içeri girdi. Onu gören Bianca hızla açtığı deliği kapatıp ellerini arkasında sakladı. Lee başını yana eğdi. "Geçit açabiliyor musun? Bu harika! Hemen Percy'e söylemeliyiz böylece Kronas'a saldırı planında-"

Bianca hızla elini Lee'nin ağzına kapattı. "Percy'e söyleyemezsin."

Lee kaşlarını çatsa da başını salladı. Bianca elini çektiğinde birden Lee'ye ne kadar yakın olduğunu fark edip geri çekildi. Lee elini ensesine götürüp beklentiyle Bianca'ya baktı. "Şey... Neden Percy'e söylememem gerektiğini açıklayacak mısın yoksa..."

"Percy aslında söylediği kişi değil. O... O bu dünyanın Percy'si."

Lee bir kapıya bir Bianca'ya baktı. "Emin misin? Bana hiç psikopat bir manyak gibi gözükmüyor."

Bianca kollarını göğsünde birleştirip yatağına oturdu. "Buraya geldiği anda anladım. Onunla yıllarımı geçirdim Lee, onu tanıyorum."

Lee yanına oturduğunda Bianca başını ona çevirdi. "Bana inanmıyorsun, değil mi? Diğerleri gibi deli olduğumu düşünüyorsun."

Lee yere bakıp düşündü. Percy'nin Olimpos'tan döndükten sonra tuhaf davrandığı normaldi ancak Lee bunun sorumluluktan kaynaklandığını düşünmüştü. Luke öldükten sonra tüm sorumluluk ona binmiş ve kendini babasını bulmaya adamıştı. Lee Bianca'ya baktı. "Sana inanıyorum."

Bianca inanmayarak ona döndü. "Ciddi misin?"

Lee omuz silkti. "Buraya geldiğinden beri asla yalan söylemedin ve deli olsaydın Percy'nin hain olduğunu bağırarak kampı gezerdin, değil mi? Sana inanıyorum Bianca ve sana onu yenmekte yardım edeceğim."

-

Luke gergin bir şekilde tavanı izlerken Thalia yanında iç çekti. "Daha ne kadar bekleyeceğiz? Ayrıca bu kurabiyeler de çöp gibi."

Luke kaşlarını çatıp Thalia'ya baktı. "O zaman yeme. Madem tadı çöp gibi neden o zaman geldiğimizden beri yiyorsun."

"Bilmiyorum, karnım kazınıyor." Thalia duraksayıp elindeki kurabiyeye baktı. Ardından dönüp Luke'un kolunu tuttu. "Luke neden karnım kazınıyor? Ben yemem bile!"

Luke kolunu kurtarıp omuz silkti ancak Thalia'nın sözleri onu da tedirgin etmişti. Eğer aklına gelen şey doğruysa ikisi de ayvayı yemiş demekti.

Kheiron'un tekerlekli sandalyesinin ahşapta çıkardığı sesle Luke düşüncelerinden uyanıp ayağa kalktı. Kheiron'u Manhattan savaşından beri görmemişti. "Percy nasıl?"

"Will onunla ilgileniyor, biraz daha nektar içti mi kendine geleceğini söylüyor."

Connor Kheiron'un sandalyesini tam karşılarına bırakıp kollarını göğsünde birleştirip Luke'u inceledi. "Yani sen Kronos için çalışmıyorsun ha?"

Luke başını kardeşine çevirdi. "Hayır, asla."

Connor başını sallasa da pek tatmin olmuşa benzemiyordu. Kheiron boğazını temizleyip araya girdi. "Luke, Percy sana bizim dünyamızı ne kadar anlattı."

"Bir aptalın Kronos'u diriltmeye çalıştığını ama en sonunda hatasını anlayıp Kronos için kendini feda ettiğini ve savaşı kazandığınızı."

Connor aniden gülmeye başlayınca Kheiron ona susmasını söyleyen bir bakış attı. Luke kaşlarını çattı. "Ne?"

"O aptal sendin."

dark world | percy jacksonWhere stories live. Discover now